28 Temmuz 2013 Pazar

KAÇA İSTERSEN VERİRİM


Gece gündüz ibâdet yapan çok mübârek bir zatın birgün dişi ağrır. Izdıraptan ibâdet yapamaz hâle gelince, doktora gidip der ki:
- Doktor bey! Ne olur, şu ağrımı dindir!
- Diş ağrını gideririm, ancak sen bana ne vereceksin?
- Kaç para istersen veririm.
- Senden para istemiyorum, sen salih bir zatsın. Yaptığın bütün ibâdetlerin sevabını olduğu gibi bana ver, ben de senin ağrını dindireyim.

Mübârek zat, gece gündüz namaz kılmış, ibâdet yapmış, bir diş ağrısına hepsini feda edecek. Verse bir türlü, vermese bir türlü... Vermese, ibâdet yapacak hâli yok. Kendi kendine; “Ya Rabbi, ben bu sevapları vereyim, sana tekrar ibâdet yapmaya başlarım. Sen çok merhametli ve çok cömertsin. Ben verdim desem de sen zaten benden almazsın, ona da verirsin.” diye düşünür. Sonra; “Tamam, verdim.” der. Doktor da ağrısını giderir. Tam giderken, doktor der ki:
- Dur bakalım nereye? Sen bir diş ağrısına bütün ömrünün ibâdetlerini verdin, daha otuz bir dişin var, gözlerin, kulakların var. Her zerren için, daha vereceksin. İbâdetin yeter mi? İnsan âcizdir, bir diş ağrısına bile bütün ibâdetlerini verir. O hâlde bizim Allahü teâlâya arz edeceğimiz ne ibâdetimiz olabilir ki?


O zat doktora dönerek der ki:
-
Sen daha mübârekmişsin. Bunun üzerine doktor der ki:
- Kimin mübârek olduğu belli olmaz, dış görünüşe göre karar verilmez. Mübârek olan, doktor da olabilir, tüccar da olabilir, kimyager de olabilir. Bu doktordur, tüccardır, kimyagerdir, dinden ne anlar diyen, öyle aldanır ki, bu aldanması dünyasını da, ahiretini de harap eder.

Allahü teâlânın en büyük nimeti, ihsanı, ikramı, İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi sevdiği bir kulunu tanıtmasıdır. Allahü teâlânın bir kulunu sevdiğinin alâmeti, o kulun böyle mübârek bir zatı sevmesidir. Allahü teâlâdan yalvararak bu nimeti istemek gerekir.

27 Temmuz 2013 Cumartesi

KÜFRE DÜŞÜREN HALLER-2


Küfre düşüren hâller )

    Din bilgilerine inanmamak, bunları ve din âlimlerini, dîni kitapları aşağılamak. Din bilgileri için, (Bu bilgiler neye yarar? Kime ne fayda vermiştir? Bize lâzım olan şey paradır.) gibi sözler söylemek. (Allahın buna gücü yetmez.) demek. Birisi için, (Onun hakkından Allah bile gelemez, ben nasıl geleyim? ) demek. (Allah bizi unuttu.) demek. Cenâb-ı Hakka, (Allah baba.) demek. Herhangi bir şey için; (Allahın işi kalmadı da bunun gibi şeyler mi yaratıyor.) demek. Harama helâl, helâle haram demek. Allahü teâlâya mekân izâfe etmek. (Allah yukarıdadır, göktedir.) demek. (Allah bize zulm ediyor.) demek. Bir kimse, (Allah falan kuluna şu kadar zenginlik veriyor, bana ise, az veriyor. Böyle adâlet olur mu? ) demek. Zenginin işinin rast gittiğini görünce, (Allah da zenginlerden yana.)demek. Bir kimseye, (Seni görmek bana can alıcıyı görmek gibidir.) demek. Büyük ve küçük günah işleyen birine, (Tevbe et!)denildiğinde, (Ne yaptım ki, tevbe edeyim!) demek. Kötü insanları görünce, (Bunlar Zebâni gibi insan.) demek. (Falan kimse peygamber olsaydı, ben inanmazdım.) demek. Bir kimseye, (Allah bana Cenneti verirse, sensiz istemem.) demek. Dînen mübârek olan bir şeye, (Dine, Îmâna, Kitâblara, Peygamberlere, Mezhebe, Kâ'be'ye) sövmek. Kur'ân-ı kerîmin bir âyetine bile olsa inanmamak veya şüphe etmek.

25 Temmuz 2013 Perşembe

KÜFRE DÜŞÜREN HALLER


"İslâmiyet bu asra uygun değildir." demek.
Kur'ân-ı kerîmi, mevlidi ve ilâhileri çalgı ile okumak. Dinimizce öğrenilmesi farz olan bilgileri öğrenmemek, öğrenmeğe lüzum görmemek. Sihrin "Büyünün" muhakkak tesir edeceğine inanmak. Tenâsühe, yani ölen insanın ruhunun başka birine, çocuğa geçtiğine inanmak. Zalim birine; "Âdil"demek. Haram işleyen birine, "Güzel yaptın." demek. "Müminin ağzının içine..." diyerek sövmek. Yabancı kadına şehvetle bakıp; "Güzele bakmak sevaptır." demek. Şarabın azına; "Az içersen günah olmaz." demek. Güzel bir bebek görünce, "Allah bu çocuğu özenip, bezenip yaratmış."demek. Kötülemek için, "Falanca Cennete girse, ben girmem." demek. "Kâfir olmak hırsızlıktan, yalancılıktan, hâinlikten iyidir." veya"Hıristiyan olmak, komünist olmaktan iyidir." demek. "Allah gökten bize bakıyor." veya "Allah göktedir." demek. Kabirdeki ve kıyâmetteki azaplara; "Akla, fenne uygun değildir." demek. "Namaz kılsam da kılmasam da ne farkeder." demek. "Helâl bana iyilik getirmiyor." demek.Allahın rahmetinden ümidini kesmek veya gazabından emin olmak. Müslümana kâfir demek. "Bu işte İlâhî şuuru görüyoruz.", "Allah ne kadar da mükemmel düşünmüş.", "Allah çok akıllıdır." demek. Allahü teâlâ için, "Düşünerek" veya "Hesap ederek" yahut "Plânlayarak yarattı." diyerek mahlûka benzetmek.
  
Müslüman olan bir kimse, bunlar veya bunlara benzer küfre sebep olan birşey yaparak kâfir olursa, yani dinden çıkarsa, önceki ibâdetleri yok olur. İmanın gitmesine sebep olan şeyden tevbe etmedikçe, Kelime-i şehâdet söylemekle Müslüman olmaz.
   

22 Temmuz 2013 Pazartesi

YEMEK...



Yemek yimenin farzları: 
    1- En azından ölmeyecek kadar yimek.
    2- Yemeğin lezzetini, Allahü teâlâdan bilmek.
    3- Yediği zaman, doymayı ve içtiği zaman kanmayı, Allahü azîm-üş-şândan bilmek.
    4- Helâlinden yimek.
    5- Yemekten aldığı kuvveti, Allaha kullukta kullanmak.
    6- Eline geçene kanâat etmek.
 
Başlarken;
    Allahü teâlâya ibâdet etmek için, kullarına faydalı işler görmek için, dînini, ebedî se'âdet ve huzûr yolunu bütün insanlara yaymak için kuvvet elde etmeye niyet etmelidir.
 
  Yemek yimenin sünnetleri: 
      1- Temiz elbiseyle sofraya oturmak,
      2- Yemekten önce ve sonra; elini ve ağzını yıkamış olmak,
      3- Yemeğe Besmele ile başlamak,
      4- Tuz ile başlamak,
      5- Ekmeği eli ile parçalamak,
      6- Ekmek parçalarını ziyan etmemek,
      7- Önünden yimek,
      8- Yemekte sirke kullanmak,
      9- Lokmayı küçük almak,
    10- Yemeği iyice çiğnemek,
    11- Yemek kabını sıyırmak,
    12- Sonunda hamd etmek,
 
  Yemek yimenin mekrûhları: 
    1- Sol eliyle yemek,
    2- Yiyeceği yemeği koklamak,
    3- Besmeleyi terketmek.
 
  Yemek yimenin haramları: 
    1- Doyduğu hâlde devâm etmek,
    2- Yemekte isrâf etmek,
    3- Haram birşey yerken ve içerken besmele çekmek,
    4- Ziyâfete dâvetsiz gitmek,
    5- Başkasının malını izinsiz yemek,
    6- Vücuda hastalık verecek şeyi yemek.
 
Türkiye Takvimi

20 Temmuz 2013 Cumartesi

ORUÇLUYA MEKRUH OLAN VE OLMAYANLAR...



Mekruh olanlar şunlardır:
1- Dişleri diş macunuyla fırçalamak.
2- İlaçla gargara yapmak. Eğer ağızdaki yara, namazda okumaya mani olursa, ilaçla gargara etmek mekruh olmaz, çünkü özür vardır.
3- Cünüp olma ihtimali varsa hanımını öpmek.
4- Ramazan günü, bir kimse herhangi bir sebeple orucunu bozarsa, çocuk büluğa ererse, kâfir Müslüman olursa, seferdeki yolcu şehrine gelirse, kadının hayzı kesilirse, akşama kadar oruçlu gibi sakınmaları vacib olur, yiyip içmeleri tahrimen mekruh olur. (Redd-ül muhtar)
Mekruh olmayanlar:
1- Gece ihtilam olup sahura kalkınca, imsak vaktine az kalmışsa, önce ağzını yıkayıp yemek yense, imsak çıktıktan sonra gusledilse, yani oruca cünüpken başlansa sahih olur. Daha sonra gusletmek caizdir.
2- Bozulursa kefaret olmasın diye, Ramazan orucuna imsak vaktinden sonra niyet etmek caizdir.
3- Ramazanda yatsıdan sonra cünüp olan, daha sonra guslederim diye uyuyup kalsa, uyanınca da güneş doğmuş olsa oruca zarar gelmez, fakat namaz kılmak için ilk fırsatta gusletmelidir.
4- Orucun aksamaması için hayzı ilaçla geciktirmek caizdir.
5- Oruçluyken hayzı başlayan kadın, oruçlu gibi durmaz, gizli yiyip içer.

19 Temmuz 2013 Cuma

ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER...



Bazıları şunlardır:
1- Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içmek,
2- Ağzına gelen kusuntunun geri gitmesi,
3- Oksijen tüpüyle ilaçsız suni hava vermek,
4- Orucu bozmaya niyet edip de bozmamak,
5- İstemeyerek ağız dolusu kusmak,
6- İsteyerek, zorlayarak biraz kusmak,
7- Sahurda tokluk veren ilaçlar kullanmak,
8- Göze katı veya sıvı ilaç koymak, ıslak lens takmak,
9- Gıybet etmek,
10- Rüyada ihtilâm olmak,
11- Diş çukuruna ilaç koymak,
12- Çiçek, kolonya veya parfüm koklamak,
13- Morfinsiz, iğnesiz diş çektirmek,
14- Yutmadan yemeğin tadına bakmak,
15- Sakındığı hâlde toz ve dumanın boğazdan veya burundan içeri girmesi,
16- Diş çektirince gelen tükürükten az kanı yutmak,
17- Ağzını yıkadıktan sonra, kalan yaşlığı tükürükle yutmak,
18- Dişleri arasında kalan, nohuttan küçük olan şeyi yutmak,
19- Hacamat olmak, kan aldırmak, akupunktur kullanmak,
20- Kulağa su kaçması,
21- Misvak kullanmak, macunsuz diş fırçalamak,
22- Gusletmek, banyo yapmak,
23- İdrar yoluna pamuk koymak, [Şâfiî’de bozar.]
24- Sağlam deriye ilaç, krem, her çeşit yakı, sigara bandı, tokluk bandı koymak,
25- Yaraya imsak vaktinden önce konan sıvı ilacın, imsak vaktinden sonra emilmesi,
26- Yaradan çıkan kan, irin ve benzerlerinin tekrar içeri girmesi,
27- Arı sokması,
28- Dudaktaki yaşlığı yutmak,
29- Banyoda oluşan su buharını teneffüs etmek,
30- Ele iğne batıp, kırığının içinde kalması,
31- Kulağa pamuklu çubuk sokmak, [Şâfiî’de bozar.]
32- Kanayan yere, kanın durması için kan taşı sürmek,
33- Ağza gelen yemeği, balgamı, kusmuğu veya baştan buruna gelen akıntıyı yutmak.

HAYIRLI CUMALAR 

15 Temmuz 2013 Pazartesi

YOLUMUZDAKİ MANİLER



Evvel zamanlarda bir padişah, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereden seyrediyormuş. "Bakalım neler olacak?" diye düşünüyormuş.
    Memleketin en zengin tüccarları, en büyük kervancıları, saray memurları birer birer gelip kayaya ters ters bakıp ve etrafını dolaşarak geçmişler. Pek çoğu da yüksek sesle padişaha demediğini bırakmamış:
    "Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyor..."
    "Düşeni kaldırtmıyor..."
    "Kendi sırça köşklerde zevk-ü safa içinde, halkını mı düşünecek..."
    "Zalim padişah..."
    Daha neler neler...
    Sonunda saraya süt, yumurta, sebze, meyve getiren bir köylü çıkagelmiş. Yolunun üzerindeki kayayı görünce önce bir etrafına bakınıp sonra sırtındaki küfeyi yere indirmiş. İki eli ile kayaya sarılıp ve bütün kuvvetini kullanarak ıkına-sıkına itmeye başlamış. Sonunda kan-ter içinde kalsa da kayayı yolun kenarına itmeye muvaffak olmuş. Alnına biriken terleri silip tam küfesini sırtına almak üzereyken, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu görmüş. Alıp açmış. Kese, çil çil altın doluymuş. Bir de padişahın fermanı varmış içinde:
    "Bu kızıl altınlar kayayı yoldan kaldıran yürekli şahısa hediyemdir..." diyormuş.
    Fakir ve çalışkan köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı:
    "Yolumuzdaki, önümüzdeki her mani, hayat şartlarımızı daha güzelleştirecek, iyileştirecek bir fırsat olabilir."

***

        Hak şerleri hayr eyler,

        Zannetme ki gayr eyler,

        Ârif anı seyreyler,

        Mevlâ görelim neyler,

        Neylerse güzel eyler...

12 Temmuz 2013 Cuma

ORUCU BOZAN ŞEYLER..




Ramazan orucunu bozup, yalnız kaza gerektiren şeyler:
1- Boğaza kar ve yağmur kaçması,
2- Astım spreyi kullanmak,
3- Zorla bozdurulmak,
4- Buruna sıvı ilaç koymak,
5- Burnuna kolonya çekmek, [Koklamak bozmaz.]
6- Mukimken oruca başlayıp, sefere çıkınca yiyip içmek,
7- Ud ağacının, amberle tütsülenip dumanının çekilmesi,
8- Başkasının içtiği sigara dumanını isteyerek çekmek,
9- Kulağın içine ilaç damlatmak, kulağı ilaçlı suyla yıkamak,
10- Derideki açık yaraya konan sıvı ilacın sindirim yoluna girmesi,
11- Vücuda ilaç şırınga etmek,
12- İsteyerek, zorlayarak ağız dolusu kusmak,
13- Dişi kanayanın ağzındaki kanı yutması veya tükürükle eşit miktarda karışık kanı yutması,
14- İmsak vaktinin bittiğini bilmeden yiyip içmek,
15- Güneş battı zannederek orucunu bozmak,
16- Dişlerin arasında kalan nohut kadar şeyi yutmak,
17- Buruna çekilen suyun ağızdan çıkması,
18- Abdest alırken boğaza su kaçması, [Hanbelî’de bozmaz.]
19- Kâğıt, taş, pamuk, ot, pişmemiş pirinç gibi ilaç ve gıda olmayan şeyi yutmak,
20- Makattan veya kadınların önden fitil kullanması,
21- Oruçlu olduğunu unutup yediğinde, orucu bozuldu sanarak, bilerek yemeye devam etmek,
22- İmsak vaktinden sonra niyet edenin, gün içinde orucunu kasten bozması,
23- Denize girince veya guslederken makattan su girmesi, [Hanbelî’de bozmaz.]
24- Dil altına konan ilacı emmek,
25- Makata konan pamuğun veya başka şeyin hepsinin içeri girmesi,
26- Vücuda giren ultrason veya endoskopi cihazında ilaç, merhem olması,
27- Lavman yaptırmak, [Mâlikî’de bozmaz.]
28- Özel olarak su buharı teneffüs etmek,
29- Burundan genze giden kanı yutmak,
30- Açlığa veya susuzluğa gerçekten dayanamayarak yiyip içmek,
31- Bayılanı ayıltmak için veya uyuyanın ağzına su akıtmak.

11 Temmuz 2013 Perşembe

SAHURA KALKMANIN ÖNEMİ...



Sahura kalkmak çok sevabdır. Bir yudum su içmek için de olsa, sahura kalkmak iyi olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sahur yemeği mübarektir. Sahurun tamamı berekettir. Bir yudum su için de olsa sahura kalkın! Allahü teâlâ ve melekleri, sahura kalkanlara salât ve selam ederler.) [İ. Ahmed]
(Sahurda yemek yiyerek, oruç tutmanıza yardımcı olun!) [Beyhekî]
(Yedikleri helâl olmak şartıyla hesaba çekilmeyecek üç kişi; oruçlu, sahur yemeği yiyen ve Allah yolunda nöbet tutandır.) [Nesaî]
(Bir lokma olsa da sahur yemeği yiyin, çünkü onda bereket vardır.) [Deylemî]
(Müminin sahurunun hurmayla olması ne güzeldir.) [Ebu Davud]
(Allahü teâlâ, sahura kalkanlara rahmet eder.) [Taberanî]

9 Temmuz 2013 Salı

ORUCUN FARZI....



Orucun farzı üçtür: 1- Niyet etmek, 2- Niyeti, ilk ve son vakitleri arasında yapmak, 3- İmsak vaktinden güneş batana kadar orucu bozan her şeyden sakınmak.
Ramazanda ve nafile oruçlarda niyetin vakti, güneş battıktan sonra başlar. Son vaktiyse, ertesi günüdahve-i kübra vaktine kadardır. Kaza ve kefaret oruçlarında ise, akşamdan imsak vaktine kadar niyet edilebilir. Ramazanda oruca niyet ederken, akşamdan imsak vaktine kadar (Yarın oruç tutmaya), imsak vaktinden sonraysa (Bugün oruç tutmaya) denir. Yanılıp yanlış söylense de, oruç tutulacak gün bilindiği için mahzuru olmaz. Gece yatarken yemeği yiyip veya yemek yemeden niyet edilse, sonra gece uyanınca, sahura kalkınca yemek yemekte mahzur yoktur. Akşam yemeği yerken niyet etmek iyi olur. Niyetten sonra da, imsak vaktine kadar yiyip içmekte mahzur yoktur. Sahura kalkınca da, daha önce niyet edilmiş olsa da, imsak vaktine kadar yiyip içilebilir.
Ramazanda, (Yarın dişim ağrımazsa oruç tutarım, ağrırsa tutmam) diye akşamdan niyet edilse, böyle şüpheli niyetle oruç tutmak sahih olmaz. Niyetin son vaktinden önce, kesin karar vermek gerekir.
Oruç tutmak niyetiyle yatmak da niyettir, sahura kalkılmasa da oruca niyet edilmiş olur.
İmsak, gecenin bitimi, yiyip içmenin yasak olduğu vaktin başlamasıdır. Türkiye Takvimi'ne göre hareket etmeli. Farklı takvim ve imsakiyeler hakkında, www.turktakvim.com sitesinde, Bilgiler kısmında geniş açıklama vardır.

8 Temmuz 2013 Pazartesi

HAYIRLI RAMAZANLAR...



Önce namâzı öğretiniz!
Ahmet Mekkî Efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh” hazretlerine bazı dostları;

“Efendim, çocuklarımıza en önce neyi öğretelim?” diye sordular.
Cevâbında;
“Namâz kılmasını öğretiniz. Zira dünyâve âhirette seâdete kavuşmak, doğrunamâz kılmaya bağlıdır ve namâzsız müslümânlık olmaz. Müslümân demek, namâz demektir”
buyurdu.

6 Temmuz 2013 Cumartesi

EDEN KENDİNE EDER...



Vaktiyle Bağdat’ta kıtlık olur. Açlıktan mecalsiz kalan bir fakir, içeriden ekmek kokusu gelen bir evin kapısını çalar;
"Günlerdir ağzıma bir lokma girmedi. Allah rızası için bir ekmek verin" diye adeta yalvarır. Tandırda ekmek pişirmekte olan kadıncağız, fakirin bu yalvarışı üzerine dayanamaz, kızına;

"Al şu ekmeği, kapıdaki fakire veriver" der. Kızcağız, tandırdan yeni çıkan ekmeği fakir gence verir. Fakir, sevincinden ne yapacağını bilemez ve dua ederek hemen evinin yolunu tutar. O sırada karşısına birisi çıkar;

"O ekmeği nereden aldın?" diye sorar. Fakir de, kendisine ekmek verilen evi tarif ederek yoluna devam eder. Adam, ekmek verilen evin kendi evi olduğunu anlayınca, çok öfkelenir ve "böyle zamanda kimin evinde ekmek olabilir ki" diye söylenerek hışımla evine girer;

"O ekmeği, fakire kim verdi?" diye şiddetle bağırır. Kadıncağız korkudan, kızına bir şey yapmaz düşüncesiyle, biricik evladını işaret eder. Nankörlük ve cimrilik içine işlemiş olan adam, eline geçirdiği bir sopa ile, kızının ekmek veren eline öyle bir vurur ki, kızcağızın eli felç olur. Öfkeyle;

"Ben herkese ekmek versem, bu evde ekmek mi kalır!?" diye de bağırır, söver, sayar...

Aradan seneler geçer. Elindeki nimete şükretmeyen adamın işleri bozulur. Nesi varsa satar fakat kendini iflastan kurtaramaz. Bu arada sıhhati bozulur, çalışamayacak hale gelir ve bir lokmaya muhtaç olur. Bir gün kızına;

"Benim çalışacak ve dışarı çıkacak halim yok. Dışarı çık birisinden ekmek veya bir ekmek parası iste. Benden ümidi kesin" der. Ömründe dilenmemiş, kimseden bir şey istememiş olan iffetli kızcağız, utana, sıkıla çarşıya iner. Bir kenara çekilir ve beklemeye başlar. Uzun müddet kızcağızın orada beklediğini gören genç bir esnaf, yanına gelir;

"Sen masum birine benziyorsun. Burada mahcup bir halde kimi veya neyi bekliyorsun?" diye sorar. Kızcağız;

"Ekmeğimiz de, alacak paramız da yok. Bir tanıdık rast gelirse ekmek parası isteyeceğim" der. O esnaf, hemen elini cebine atar, hatırı sayılır bir para çıkartıp kızcağıza uzatır;

"Bunlarla istediğin kadar ekmek alabilirsin. Böylece, Rabbimin bana ihsan ettiği nimetin şükrünü ödemiş olurum" der. 

Kızcağız, parayı alırken elinin birini saklar. Bu hal genç esnafın dikkatini çeker;

"Elinde bir rahatsızlık varsa, seni doktora götüreyim, tedavi ettireyim. Daha önce çok fakirdim, yiyecek bir lokma ekmeğe muhtaç idim. Rabbim bana çok ihsanda bulundu, zengin oldum. Rabbimin bu ihsanına karşı, şükür olarak Onun kullarına yardım etmek istiyorum. Saklama derdin ne ise söyle sana yardım edeyim..."

Kızcağız utana, sıkıla başından geçenleri anlatır. Fakire verdiği ekmek sebebiyle babasının eline sopa ile vurduğunu ve bu sebeple sakat kalıp evlenemediğini de anlatır. Kızcağızdan bunları işiten genç esnaf, hemen komşularını çağırır ve;

"Komşular, bu kızcağızın elinin sakat kalmasına ben sebep olmuşum. Çünkü o ekmeği isteyen bendim. Elinin sakat kalmasına sebep olup da bu halde bırakmak, insanlığa sığmaz ve Allahü teâlâ da razı olmaz. Bu kızcağızın babası, elindeki nimete şükretmediği için, Allahü teâlâ onun dükkanını elinden alıp bana nasip etti. Şimdi imtihan sırası bende. Ben de aynı nankörlüğe düşmek istemem" der ve kızcağızı babasından istetip evlenir. Böylece kızcağızı ve ailesini sıkıntıdan kurtardığı gibi, Allahü teâlânın ihsanlarına da şükreder...
    Şükür; Verilen nimetleri yerli yerinde kullanmak, görülen iyiliğe karşı teşekkür etmek, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak manasına gelir. 
    İyilik edene, mal ve hizmetle karşılığı yapılır. Bunu yapamayan, teşekkür ve dua eder. Çünkü, iyiliğe karşı iyilik yapmak insanlık vazifesidir. Hadis-i şerifte;"İnsanlara teşekkür etmeyen, Allahü teâlâya şükretmiş olmaz" buyurulmuştur.