30 Eylül 2013 Pazartesi

KALPDEKİ SEVGİYE BAĞLIDIR...



Ruh, insanın vücudundan çıkarken önce diğer uzuvlardan çıkar, en son kalbden çıkar. Çünki efendim, kalb ile beyin, yâni akıl ayrıdır. Sadece kalb kumandandır. O emreder. Akıl, kalbe hükm edemez. Son nefesde îmânla ölmek de kalbdeki sevgiye bağlıdır.

    Kalbde neyin sevgisi ağırlıklı ise, ibre ne yöne ise, son nefes de o şekilde olur. Allah dostlarını mı seviyor, Allah’ın düşmanlarını mı? Bu çok mühim. Dîne hizmet, ilimle olur. Bağırarak, çağırarak, silahları kuşanarak değil.

    Dîne hizmet, fitneye sebeb olmamakla olur. Siz islâma uydukdan sonra korkmayın. Ama nefsiniz araya girerse, arzunuz araya girerse, her hareketiniz fitne olur.

26 Eylül 2013 Perşembe

BAKIŞ AÇISI...




Mutlu olduğunuz zamanlarda bütün dünyanın çok daha güzel göründüğünü hiç hissettiniz mi?
Oysa sizin bakış açınız dışında gerçekte hiçbir şey değişmemiştir.
(Anonim)

23 Eylül 2013 Pazartesi

HANGİ HALDE İMAN GİDER?



Ahmet Mekkî Efendi “rahmetullahi
teâlâ aleyh” hazretlerine bazı sevdikleri;
“Hangi halde îmân gider efendim?”
diye sordular.
“Dînimizin emir ve yasaklarından birini
bile hafîfe alırsa, uymadığına üzülmez,
hattâ bu hâliyle öğünürse, Peygamber
Efendimize inanmamış olur ve îmânı
gider”
buyurdu.

“Ya üzülürse efendim?”
dediklerinde;

“Üzülürse, yâni bunun için Allahü
teâlâya karşı mahcup ve boynu bükük
olur, kalbi sızlarsa, îmânının kuvvetli
olduğu anlaşılır”
buyurdu.

22 Eylül 2013 Pazar

SEN DÜNYA DA YOLCUSUN....



Ahmet Mekkî Efendi “rahmetullahi teâlâ
aleyh” hazretleri nasihat isteyen bir gence;
“Sen bu dünyâda yolcusun evlâdım. Bu,
sonsuz bir yolculuktur ki, ya Cennette
sona erer bu yol, ya da Cehennemde.
Şimdiden yol azığını hazırlamaya bak”
buyurdu.
“Azık mı, ne azığı efendim?”
diye sorunca da;
“Oğlum sen bir yolculuğa çıkarken
yanına azık almaz mısın? İşte bu
sonsuz yolculukta da insana azık
lâzım. O azık da ‘iyi ameller’dir”
buyurdu.

15 Eylül 2013 Pazar

KALP KIRMAK HARAMDIR...



Ebû Osmân-ı Hayrî “rahmetullahi teâlâ
aleyh” hazretleri, bir günkü sohbetinde;
“Kalp kırmak haramdır. Sakın hâ kalp
kırmayın. Kendi nefsinize kâfir deyin,
alçak deyin, fâsık ve fâcir deyin, ama
hiç kimseyi incitmeyin”
buyurdu.
“Bu konuda başka tavsiyeniz
var mıdır efendim?”
dediklerinde;
 “Nefsinizi hiç dinlemeyin, şeytana ve
kötü arkadaşlara uymayın. Bunlardan
korunmanın da bir tek çâresi var. O
da hep iyilerle berâber olmaktır”
buyurdu.

12 Eylül 2013 Perşembe

HER DUA KABUL OLUR....




Günah olmayan ve şartlarına uygun yapılan her dua kabul olur. Allahü teâlâ kendisine açılan eli boş çevirmekten hayâ eder. Allahü teâlâ, (Bana dua edin, kabul edeyim) buyuruyor. (Mümin 60)
(Ben dua ediyorum, ama kabul olmuyor) demek yanlıştır. Onunki de kabul olmuştur. Mesela o kimse bir araba ister de, Allahü teâlâ ona bir ev ihsan edebilir. O, arabayı alamadığı için duası kabul olmadı zanneder. Duası sayesinde başına gelecek büyük bir bela önlenmiş olabilir. Yahut dua sayesinde günahları affedilmiş olur veya âhirette çok büyük ihsanlara kavuşur. Bu kabul edilme hususu, bir hadis-i şerifte şöyle açıklanıyor:
(Meşru olarak dua eden mümin, şunlardan birine muhakkak kavuşur: Kabul olur veya kabul edilmiş bir ibadet sevabı alır ve âhirette büyük nimetlere kavuşur. Günahları affedilir veya iyilikleri artar yahut önlenmesini istediği o kötülüğün bir benzerinden, Allahü teâlâ onu kurtarır. O hâlde dua etmeye devam edin! Allah’ın ihsanı boldur. Dünyada duası kabul olanlar, duası dünyada kabul olmayanlara, âhirette verilen nimetleri görünce, “Keşke, bizim de dünyada dualarımız hiç kabul olmasaydı” diyeceklerdir.) [Deylemî, Hâkim]
Peygamber efendimiz anlatır: Allahü teâlâ bir kulunu severse veya onun sevgili bir kul olmasını isterse, üstüne bardaktan boşanırcasına musibet yağdırır, onun üzerine ardı ardına belalar gönderir. Bu kimse dua ederse, Cebrail aleyhisselam, (Yâ Rabbi, bu sevgili kulun istediğinin verilmemesinin hikmeti nedir?) diye sorunca, Allahü teâlâ, (Ben onun sesini dinlemeyi seviyorum, bırakın, dua etsin!) buyurur. Kul, (Yâ Rabbi) dediği zaman, Allahü teâlâ, (İzzetime yemin ederim, ne dua edersen kabul edeceğim, ne istersen vereceğim, seni memnun edeceğim, ancak bu isteklerini ya dünyada veya âhirette veririm, âhirette verirsem daha üstününü verir, daha büyük belaları üzerinden def ederim) buyurur. Kıyamette, terazi kurulur, namaz, oruç, zekât ve hac ehli getirilir, hepsi de karşılıklarını tam alır. Belaya, musibete uğrayanlar için terazi kurulmaz, mükâfatları hesapsız bol bol verilir. Bunlara verilen sevabları görenler, (Keşke bizim de dünyada vücutlarımız makaslarla doğransaydı da, biz de böyle büyük nimetlere kavuşsaydık) derler.