24 Mart 2013 Pazar

SÖZÜN ÖZÜ..




Kula belâ gelmez, Hak yazmayınca,
        Hak, belâ yazmaz, kul azmayınca, 
        Hak, kuldan intikam kul ile alır,
        Dini irfan bilmeyen, bunu kul etti sanır.

23 Mart 2013 Cumartesi

KİBİR GELİNCE...



Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul'u feth ettiği zaman hocası Akşemseddin hazretlerine, Cum’a namazını Ayasofya'da kılmak istediğini ve hocası Akşemseddin hazretlerinin imam olmasını söylemiş. Bütün millet Ayasofya'yı cami yapmak için seferber olmuş. Cuma gününe cami yetiştirilmiş, cemaat namaza başladığı sırada Fatih Sultan Mehmed Han'ın abdesti kaçmış. Tabii sultanın yanında da rastgele insanlar olmaz... Sağında ve solunda da en büyük hocalar, şeyh efendiler saf tutmuşlar. Kâmet getirilmiş, imam Allahü ekber demiş, Fatih Sultan Mehmed han, ne yapacağını şaşırmış. Abdestsiz namaz kılınmaz. Abdest almağa çıksa izdiham olacak,... Abdestsiz yatıp kalksa, Cum’adan mahrum kalacak. Ya Rabbi, ben ne yapayım şimdi derken, yanındaki bir şeyh efendi firasetiyle vaziyeti anlamış. Cübbesini açmış, buradan abdest al demiş. Sultan bakmış ki, çeşme var, su var. Acele olarak abdestini almış ve rükua varmadan evvel hocaya yetişmiş. Namaz bitmiş, selam verilmiş, dualar yapılmış, ertesi gün Fatih Sultan Mehmed Han hazretleri, hocası Akşemseddin hazretlerini ziyarete gitmiş. Ayrılırken, hocam dua buyurun demiş. O da, Allah iman selameti versin, demiş. Fatih, beklemiş kalmış, daha uzun dua bekliyormuş. Hocası sormuş, ne oldu, beğenmedin mi  demiş. O da, bu kadar mı efendim demiş. Akşemseddin hazretleri ‘rahmetullahi teala aleyh’, dün sana keramet olarak cübbesini açıp abdest aldıran şeyh efendi bir saat evvel vefat etti, ama imansız gitti. Çünki ona kibir geldi demiş.

İmanla ölmek en büyük gayedir... Son nefesde imanla ölmek için dua etmek de çok mühimdir. Kibir, küfre en yakın, en büyük günahtır. Çünki Allahü teala, "Azâmet ve kibriya bana aittir, kim bu hususta bana ortak olmak isterse onu yakarım", buyuruyor.                      
  

22 Mart 2013 Cuma

EHLİ SÜNNETİN ÜSTÜNLÜĞÜ...




Behâeddîn-i Buhârî hazretleri
“rahmetullahi aleyh”, sevdiği bir gence;
Oğlum, en mühim şey, ehl-i sünnet
üzere bir îmân edinmektir buyurdu.
Ehl-i sünnet neden kıymetlidir?
diye sorunca;

Çünkü bu fırkada olanlar cehenneme
hiç girmiyeceklerdir. Mahşerde herkes
çıplak olarak haşrolunurken o kimseler
elbiselidir. Her insan binbir sıkıntı, azâb
ve izdihamda binlerce sene beklerken,
onlar, o binlerce seneyi cennetlerde
geçirecekler, yetmez mi?
buyurdu.
 

19 Mart 2013 Salı

SAKIN HAA...




Devlet işlerinden yorulan halife Harun Reşid, sıkıntılarından biraz
uzaklaşmak için maiyetindekilerle birlikte kırlarda dolaşmaya çıkar.
Bu sırada ağaç altında uyuyan bir adamı görür ve yanındakilere;
"Şu yatan adamı uyandırın, otların arasından çıkan bir yılan onu sokup
öldürebilir." der.
Hemen uyandırılan adam bakar ki karşısında Harun Reşid var.
"Sultanım, beni neden uyandırdınız? Rüyamda padişah olmuştum,
ihtişamlı tahtımda oturmuş
çevremekilere ne güzel emirler yağdırıyordum.
Bir dediğim iki olmuyordu. Hizmetçilerim çevremde adeta pervane
olmuştu, bana hizmet etmek için yarışırcasına koşturuyor, duruyorlardı."
Çobanı dikkatle dinleyen Harun Reşid gülerek cevap verdi:
"Efendi, uykudaki padişahlıktan ne olur ki? İşte böyle gözlerini
açınca padişahlık falan kalmaz, yok olup gider!"

Padişahın bu manalı cevabını dinleyen çoban:
"Haklısınız Sultanım! Benim padişahlığım gözümü açınca yok olup gitti,
seninki de gözünü kapayınca yok olup gitmeyecek mi?
Aramızda büyük bir fark mı var sanki?"

Bu doğru ve ibretlik cevap karşısında düşünmeye başlayan Halife:
"Efendi, aslında uykuda olan sen değil benmişim!
Ben seni yılandan kurtarmak için uyandırmıştım lakin sen de beni
saltanat gafletinden kurtarmak için ikaz etmiş oldun, Allahü teala senden 
razı
olsun."

Halife Harun Reşid bundan sonra sıkça tekrar ettiği söz hep aynı olur.
"Ey Harun, gözünü kapayınca yok olacak saltanatına sakın güvenme!
Sakın ha..."

18 Mart 2013 Pazartesi

KALBİ KIRIK OLANIN DUASI

 

    


Bir talebesi, Süfyan-ı Sevrî hazretlerine der ki:
- Efendim, bizim aile çok kalabalık, gelirimiz de azdır, sıkıntılı bir hayat yaşıyoruz. Bazen evden un istiyorlar, yağ istiyorlar, bende de hiç para olmuyor, çok üzülüyorum. Dua buyurun da, Rabbimiz bize biraz daha fazlasını versin.

Süfyan-ı Sevri hazretleri ona şu cevabı verir:
- Bu gıda maddeleri istendiğinde, sende para yoksa, kalbin kırılır. Allahü teâlâ hadis-i kudside, (Ben kalbi kırık olanların yanındayım) buyuruyor. Yani, (Hastaların, dertlilerin, sıkıntılı olanların, borçluların yanındayım. Onların duasını kabul ederim) buyuruyor. Bu durumda senin duan, bizim duamızdan daha kıymetlidir, öyle hâllerde sen, hem kendine, hem de bize dua et!
 

13 Mart 2013 Çarşamba

....




Tevekkül sahibinin yardımcısı Hak olur,
Yardımcısı Hak olan, nasıl olsa kurtulur.

11 Mart 2013 Pazartesi

NAMAZ



Ömrümüzden geçen her saniye çok kıymetlidir, bir daha asla geri gelmez. İnsanın en kıymetli varlığı vaktidir. (Vakit, nakittir) buyurulmuştur. Nakit, para demektir. Zamanı boşa harcamak, parayı boşa harcamak gibi olur. Para boşa harcanınca, sermaye gider. Zaman boşa harcanınca da ömür sermayesi gider. Vaktinde yapılacak kıymetli işlerden biri de namazdır. Namaz dinin direğidir. Namaz kılmamak çok tehlikelidir, çünkü Allahü teâlânın emridir. Biz bir kul olarak bile, birine söylediğimiz şey yapılmazsa gücümüze gider. Her gün beş defa Allahü teâlânın emrine (Hayır!) demek, devamlı Ona meydan okumak ne büyük cesarettir! Dikkat edilirse, bu tavır, imansızlığı gösterir. Onun için sorumlu olduklarımıza ve sözümüzün geçtiği herkese mutlaka namazı bildirmek lazımdır. Eğer kılınmazsa, kaza kılacak kadar zaman geçtikçe, yani her 5-6 dakikada bir, günahı, öncekilerle toplanarak bir misli artar. Ankebut sûresinde mealen, (Doğru kılınan namaz, her türlü kötülükten korur) buyuruldu. Kötülüklerden uzaklaştırmayan namaz, görünüşte namazsa da, doğru namaz değildir. Ama doğru kılıncaya kadar, görünüşü de bırakmamalı. İnsan bir şeyin hepsini yapamazsa, yapabildiği kadarını yapmalı, tamamını elden kaçırmamalı.
Bir şeyi güzel yapmak, onu çok yapmakla olur. Namazın güzelliği de, çok kılmakla olur. Yalnız beş vakit değil, her fırsatta kılmalı. Kaza borcu olmasa da kaza kılmalı. Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” üzülünce, hemen namaza durur ve (Gözümün nuru namazdır) buyururdu. Miraç’ta kavuştuğu her nimete, ümmetinin de kavuşmasını istedi. Orada da, (Ümmetim) dedi. Cenab-ı Hak da namaz nimetini verdi. İşte müminin miracı namazdır.
Namaz, İslâm’ın beş şartından biriyse de, namazın içinde diğer dördü de vardır. Namazda iman vardır, imanı olan namaza durur. Kelime-i şehadet vardır. Oruç vardır, bir şey yenirse namaz bozulur. Zekât vardır, dünyayı, parayı düşünmemek gerekir. Hac da vardır, kıbleye dönmeyenin namazı sahih olmaz. Hâsılı, namaz varsa, her şey vardır. Namaz yoksa, çok tehlikelidir. (Namaz, müminle kâfiri ayıran farktır) hadis-i şerifi bu tehlikeyi bildiriyor. Mümin namaz kılar, kâfir kılmaz. Kılmayan da kâfire benzemiş olur.

8 Mart 2013 Cuma

İNSAN DEMEK MUHTAÇ DEMEKTİR.



İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. Öldükten sonra bu işittiklerimizin, bu duyduklarımızın hepsinin hakîkat olduğunu göreceğiz. Büyükler buyuruyorlar ki: “Öldükten sonra karşılaşacağınız bu hakîkatle, ölmeden evvel karşılaşmaya çalışın”. Yâni ölmeden evvel bunların hakîkat olduğuna yakîn elde edin.

Eshâb-ı kirâm Peygamber Efendimiz’e sordu: “Yâ Resûlallah, sizin yanınızdayken melekler gibi oluyoruz, dünyâyı unutuyoruz. Ama dışarı çıkınca bir müddet sonra yine eski hâlimize dönüyoruz. Sizin yanınızdaki bu hâl acaba devam edemez mi?” dediler.

Efendimiz; “Eğer devam etse, siz meleklerle konuşursunuz” buyurdular. Ama insan demek, muhtaç demekdir. Allahü teâlânın yarattığı her şeye, biraz daha gönlünü bağladıkça Allahü teâlânın rızâsından biraz daha uzaklaşılır.

7 Mart 2013 Perşembe

GURURLANMA...


               
Boş şeyle gururlanma, deme var mı ben gibi!
Tersten bir rüzgâr eser, savurur harman gibi.



6 Mart 2013 Çarşamba

HERKESE İYİLİK ETMEK



Gök her yerde nasıl maviyse, Müslüman da her yerde Müslümandır. Elinden, dilinden herkesin emin olduğu insandır. Su, her yerde su olmalı. Birine karşı tatlı, ötekine karşı tuzlu olmamalı. Dinlinin de, dinsizin de hesabını Cenab-ı Hak soracak. Bizim kimseye hesap sormaya hakkımız yoktur.

Peygamber efendimiz, (İnsanların iyisi, insanlara faydalı olandır, kötüsü de onlara zararlı olandır) buyuruyor. Yapılan iyiliklerde, dinli dinsiz fark etmemeli. Çünkü hepsi Allahü teâlânın kuludur. Bugün dinsizdir, belki yarın Müslüman olur, biz bilemeyiz.

İbrahim aleyhisselam, misafirsiz hiç yemek yemezdi. Misafir yoksa beklerdi. Bir gün, seksen yaşında bir ihtiyarı misafir olarak kabul eder. Üç gün ona gerekli hizmeti, en güzel şekilde yapar. Tabiî ihtiyar çok rahattır, yer içer, yatar kalkar. Ama bu ihtiyarın dinden imandan haberi yoktur. İbrahim aleyhisselam, belki gece ibadet ediyordur diye düşünür, ama gece de bir şey yaptığı yok. Ne Allah’a hamd, ne de iyilik edene teşekkür ediyor. Sonunda dayanamaz, onu evden çıkarır. O da,(Çağırdın geldim, kovdun gidiyorum) der. Hemen Cebrail aleyhisselam gelip, der ki:
(Yâ İbrahim, senin bu hareketine Rabbim gücendi, sitem etti. “Bu kulum bana inanmadığı hâlde, ben ona seksen yıl rızık verdim, hiç aç bırakmadım, kusurlarını da yüzüne vurmadım. Halilim İbrahim ise üç gün sabredemedi, kulumu kovdu, kalbini kırdı. Özür dileyip hemen gönlünü alsın” buyurdu.) 

İbrahim aleyhisselam, koşup adama yetişir, kendisini affetmesi için çok yalvarır.(Ömür boyu sana hizmet edeyim) der, ama ne dediyse ihtiyar kabul etmez, (Sana ne oldu? Az önce kovdun, şimdi niye yalvarıyorsun?) der. İbrahim aleyhisselam ise, kendisinin peygamber olduğunu, Cenab-ı Hakk’ın ikazına maruz kaldığını söyler. Cebrail aleyhisselamın bildirdiklerini anlatır. (Rabbimin beni affetmesi için, senin beni affetmen lazım) der. İhtiyar çok şaşırır, (Yani Allah, benim için sana Cebraili mi gönderdi?) diye sorar. İbrahim aleyhisselam(Evet) der demez, ihtiyar, (Böyle bir yaratana kurban olurum, hemen Müslüman olmak istiyorum) diyerek, kelime-i şehadet getirip Müslüman olur.

Demek ki, yaratandan ötürü, yaratılan herkese iyilik etmeli, hiç kimsenin kalbini kırmamalıdır.

5 Mart 2013 Salı

İHLAS...




İhlâs;
İbadetleri, sırf Allah rızası için, başka hiçbir menfaat düşünmeden, onun emri olduğu için yapmaktır. Başka bir menfaat düşünülünce ihlâsı zedeler. Mal, mevki, hürmet, şöhret kazanmak için yapılan ibadete riya karışmış olur. Böyle ibadete sevab verilmez. Günah olur, azap yapılır.
Demek oluyor ki:
1- İbadetler, Allahü teâlâ emrettiği için yapılmalı,
2- Onun rızasından başka, maddi, manevi hiçbir menfaat gözetilmemeli,
3- Her ibadet severek, beğenerek yapılmalıdır.

1 Mart 2013 Cuma

HAYIRLI CUMALAR...



"Güzel bir amel;
Halk görmesin diye terk edilirse riya,
halk görsün diye işlenirse de şirktir;
ikisinin de terki ise ihlâstır."
        Malik bin Dinar