15 Temmuz 2013 Pazartesi

YOLUMUZDAKİ MANİLER



Evvel zamanlarda bir padişah, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereden seyrediyormuş. "Bakalım neler olacak?" diye düşünüyormuş.
    Memleketin en zengin tüccarları, en büyük kervancıları, saray memurları birer birer gelip kayaya ters ters bakıp ve etrafını dolaşarak geçmişler. Pek çoğu da yüksek sesle padişaha demediğini bırakmamış:
    "Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyor..."
    "Düşeni kaldırtmıyor..."
    "Kendi sırça köşklerde zevk-ü safa içinde, halkını mı düşünecek..."
    "Zalim padişah..."
    Daha neler neler...
    Sonunda saraya süt, yumurta, sebze, meyve getiren bir köylü çıkagelmiş. Yolunun üzerindeki kayayı görünce önce bir etrafına bakınıp sonra sırtındaki küfeyi yere indirmiş. İki eli ile kayaya sarılıp ve bütün kuvvetini kullanarak ıkına-sıkına itmeye başlamış. Sonunda kan-ter içinde kalsa da kayayı yolun kenarına itmeye muvaffak olmuş. Alnına biriken terleri silip tam küfesini sırtına almak üzereyken, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu görmüş. Alıp açmış. Kese, çil çil altın doluymuş. Bir de padişahın fermanı varmış içinde:
    "Bu kızıl altınlar kayayı yoldan kaldıran yürekli şahısa hediyemdir..." diyormuş.
    Fakir ve çalışkan köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı:
    "Yolumuzdaki, önümüzdeki her mani, hayat şartlarımızı daha güzelleştirecek, iyileştirecek bir fırsat olabilir."

***

        Hak şerleri hayr eyler,

        Zannetme ki gayr eyler,

        Ârif anı seyreyler,

        Mevlâ görelim neyler,

        Neylerse güzel eyler...

Hiç yorum yok: