2 Kasım 2013 Cumartesi

SEVGİ....


                                               
Sevgi kâğıda yazılmaz, kalbe kazınır. Ya var, ya da yoktur. Biraz var, biraz yok olmaz.
   Hem dünyanın peşinde olacaksın, maddi kazançların ince hesapların içinde kaybolacaksın, hem de sevgiyi yaşayacaksın; bu mümkün mü?
   Bunu yapmaya çalışan biri sevginin ancak sözünü ediyordur. Ne olduğundan bihaberdir.
Günümüzde sevgi öyle çok yazılıyor, öyle çok söyleniyor ki.. Onu yaşayan azaldıkça, sözünü eden çoğalıyor.
      Halbuki sevginini reklamı yapılmaz, sessizce yaşanır. Sevgiyi yaşayamayanlar hep anlatıyorlar, mütemadiyen ondan söz ediyorlar.
Akif merhum, “dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım” diye dertlenir.
Sevgiyi asıl söyleyen kâlptir, oradan da bütün bedene sirayet eder. Çünkü insanın içini gerçek anlamda sevgi donatırsa, bütün vücut ruhun dili olur. Sevgiyi yaşayan aldığı nefes, attığı adım sevgi olur. Sevgi ayrı ve özel bir eylem olarak görünmez sevende… Çünkü onun her işi, her sözü, her özelliği sevgiden ibarettir.
Sevgi insanı, ekmeksiz, susuz, hatta havasız yaşar ama, sevgisizliğe dayanamaz. Onun ekmeği, suyu, havası sevgidir.
"Hiç böyle olunabilir mi" diye düşünen, elbette böyle olamaz.
Sevgi, fedakarlıktır.
Sevgi, sevdiğinde fâni olmaktır.
Sevgi bakıştır.
Sevgi, selamdır.
Sevgi, tebessümdür.
Sevgi, hatır soruştur.
Sevgi, yardım ediştir.
Sevgi, bir 'geçmiş olsun'dur, bir tesellidir.
Sevgi, pişirilen yemektir.
Sevgi, 'ağız dolusu bir 'hoşgeldin'dir, 'güle güle, yine bekleriz'dir, 'Allaha ısmarladık, bizi de buyurun'dur.
Kâlpte hakiki sevgi gerçekten varsa, herşey sevgidir.
   Görünüşe, etkisi, hissi ne olursa olsun herşey sevgi olur. Ve seven sevdiğine, “senden gelen başım gözüm üstüne” der.
 

Hiç yorum yok: