Muvaffakıyet, bir dağa tırmanmaya benzer, biraz çıkarsın, bir rampada dinlenirsin, oturursun, yine çıkarsın bazen ayağın kayar, düşmezsin. Bazen ayağın kayar, birkaç metre düşersin, bir şey olmaz, toparlanırsın çıkmaya devam edersin. Ve bu böyle devam eder.
Bazen temiz havadan ve manzaradan başın döner, sarhoş olursun, bazen de nefesin tıkanır, buradan kurtuluş olmadığını düşünürsün.
Bazen kendini yalnız hissedersin.
Bazen hedeflediğin bir basamağa daha çıkarsın, kendini çok güçlü-kuvvetli bulursun, o dağın ve dünyanın efendisi sen sanırsın.
Kimileri zirveye çıkmadan inerler, kimi inmeyi başarır, kimi kurda kuşa yem olur dönüş yolunda, kimileri zirveye çıkmak için mücadeleye devam ederler.
Kimi zirveler kolaydır, kimi zirveler zorludur.
En zorlu zirvelerin yolu cesetlerle doludur.
Kolay zirveler, vasatların yoludur.
Kimi zirveye çıkar, her şey manasını kaybeder.
Kimi zirveye çıkar, kendini kaybeder.
Kimi, zirveye çıkar, "şimdi nasıl ineceğiz" diye
Kimi zirveden inerken herşey anlamsızlaşır...
Bazısı da inatçıdır hiç zirveye çıkamaz, ama her seferinde başka ve daha zorlusuna tırmanır, Bunlardan bazısı dağ yolunda kaybolur, bazısı sonunda en yüksek dağın zirvesine varır.
Kimi işini bırakır, dağa tırmanır,
Kimisi dağı bırakır, isçi olur...
Başarı dediğin şey de bütün bunların arasında savrulur durur...
Talebenin maksadı, okulu başarı ile bitirip hayata atılmaktır. Müminin gayesi de, dünyadan iman ile ahirete gitmektir.
Veya asıl başarı; öldükten sonra ahirette işe yarar şeydir. Ahirette işe yaramıyorsa...
HİÇTİR...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder