7 Şubat 2012 Salı

KARİYER MEYDAN MUHAREBESİ...


 son yıllarda toplumun çekirdeğini oluşturan ailede büyük sarsıntılar yaşanmakta olduğu bilinen bir gerçek. Boşanma oranları günbegün artmakta. Bunun pek çok sebepleri olmakla beraber istatistiklere göre önemli bir oran teşkil eder “kariyer evliliği”   Bu konu ile ilgili, Aydın Abalı’nın “Genç Beyin” dergisinde yayınlanan önemli tespitlerini sizlerle paylaşmak istiyorum:

“ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK!..”
Evlilikte, aile hayatında kariyerin, yüksek öğrenimin kaliteyi artırması beklenirken; diplomalar enâniyet (benlik) yarışına yol açmakta, o da sinir harbi başlatmakta, sonunda incir çekirdeğini bile doldurmayacak konular yüzünden çıkan tartışmalar büyük meydan muharebelerine dönüşmekte ve sonunda mahkeme yolu görünmektedir. Gerekçe bildiğiniz gibi: “Şiddetli geçimsizlik...” 
Peki, yuvayı yapan dişi kuş yüksek öğrenim görünce neden problem yaşanır? Neden üniversite okumuş hanım birikimini aileyi cennete çevirip kendisine, eşine ve çocuklarına iki cihan saadeti yaşatmak için kullanmaz? Çünkü tahsil onda, eğitim onda, bilgi ve beceri onda, problem çözme kabiliyeti onda, geniş düşünmek onda, akademik yaklaşım onda... Fakat gelin görün ki, bizim köyün çobanı Haydar Amca’nın, elleri orakla yonca otu dermekten nasır tutmuş kızı Gülsüm Hanım mutlu bir evlilik sürdürüyor; Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (PDR) bölümünü derece ile bitirmiş Emel Hanımin aile hayatı cehennem! Evlilik işkence halini almış, her saat kimsenin üstün gelmediği ve gelemeyeceği bir tartışma var. Emel Hanım elâleme psikolojik danışmanlık ve rehberlik yapmada çok marifetli ama eşine bu danışmanlık hizmetini veremiyor bir türlü... Olmuyor, yürümüyor, gitmiyor işte! 
Yürüyenler de “mecburiyetten” yürüyor. İmajı ve klası zarar görmesin diye yıllardır aynı evde bekâr gibi yaşayan, evi pansiyon olarak kullanan öyle evliler var ki. Örneğin Melih Bey, ABD’deki meşhur bir üniversitede doktora öğrencisiyken tanışmış meslektaşı ve eşi Figen Hanımla... 4 yıl flört ederek evlenmişler. Evlilikleri “mecburen” yürüyor, her tartışmada boşanmaya karar veriyorlar ama çevrenin baskısıyla buna cesaret edemiyorlar bir türlü... Melih Bey anlatıyor: “Figen onuruna ve kişiliğine çok düşkün. Ben ise ondan daha fazla düşkünüm. Çok basit bir şey, meselâ diş macununun bitmiş olması bile birkaç dakika içinde kariyer yarışı ve münakaşaya dönebiliyor. Figen sinirlenince dev bir ateş topunu andırıyor; kızgınken ağzından çıkanları teybe kaydedip ‘Nobel Jürisi’ne dinletsem, duyduklarıma sabrettiğim için Nobel Barış Ödülü’nü bana verirler.”

GURUR VE KİBİR YARIŞI!..
Gerçek olan şu ki: Kendisine ve kariyerine güvenen, icabında eşine bağlı kalmadan geçinebilecek durumda olan, her halükârda kendi çarkını çevirebileceğine inanan, “ene”sine (benlik) toz kondurmayan, muhatabından kayıtsız şartsız saygı bekleyen, özgürlüğüne uzanacak elleri derhal kırmaya hazır bir kişilik. Hal böyle olunca niçin boyun eğsin! 
Her gün binayı 7.4 şiddetinde sarsan tartışmaları, kavga-döğüşleri, bağırıp çağırmaları dinlemekten apartman sakinleri bile rahatsız olur. “Tartışacaksanız sessiz olun be kardeşim! Birbirinizi dinlemeyi öğrenin önce... İkiniz de konuşuyorsunuz habire, hiç susmuyorsunuz ki! Biraz da tartışmamayı deneyin be kardeşim!” diye ikaz etmek zorunda kalırlar. 
Olup bitenlere seyirci olan akraba ve taallukat da muzdarip: “Bunlarda aile mahremiyeti denen şey hiç mi yok Allah aşkına? Biraz da kol kırılsın yen içinde yahu; Allah Allah! Herkes her şeyi bütün incelikleriyle biliyor, anında öğreniyor; böyle aile mi olur? Bunlarınki sadece gurur ve kibir yarışı, başka bir şey değil! Sizinki nasıl yüksek eğitim? Koca koca diplomalarınızdan utanın!” diye müdahale ederlER


Hiç yorum yok: