Facirlerin ruhları, şiddet ile alınır.
Yüzleri Ebu Cehil karpuzunu andırır.
Yüzleri Ebu Cehil karpuzunu andırır.
Melekler ona der ki: (Ey habis ruh, haydi çık!
Bu habis bedenini, cesedi terk et artık.)
Bu habis bedenini, cesedi terk et artık.)
O an kâfirin ruhu merkep gibi bağırır.
Ve hazret-i Azrail, onu eline alır.
Ve hazret-i Azrail, onu eline alır.
Sonra da teslim eder onu bir zebaniye.
Yani verir o ruhu, bir azap meleğine.
Yani verir o ruhu, bir azap meleğine.
Yüzü çok çirkin olup, simsiyahtır abası.
Dünyada her kokudan kerihtir rayihası.
Dünyada her kokudan kerihtir rayihası.
Cibril aleyhisselam o ruh ile yükselir.
Ve dünya semasının birincisine gelir.
Ve dünya semasının birincisine gelir.
Sorulur ki: (Sen kimsin ve kim vardır yanında?)
Der ki: (Ben Cebrail’im, filan kâfirdir bu da.)
Der ki: (Ben Cebrail’im, filan kâfirdir bu da.)
Melekler işitince, o kâfirin adını,
Şöyle deyip, açmazlar semanın kapısını:
Şöyle deyip, açmazlar semanın kapısını:
(Bir deve, geçmedikçe iynenin deliğinden,
Bu gibiler, Cennete giremezler katiyen.)
Bu gibiler, Cennete giremezler katiyen.)
Cibril bunu işitip, ruhu bırakıverir.
Rüzgar onu alarak, uzaklara iletir.
Rüzgar onu alarak, uzaklara iletir.
O ruh yere düşünce, bir zebani alarak,
Ta (Siccin)e indirir, hor ve hakir olarak.
Ta (Siccin)e indirir, hor ve hakir olarak.
Cehennemin dibinde bir yerdir ki bu Siccin,
Orada habs olunur ruhları her facirin.
Orada habs olunur ruhları her facirin.
Ruh bedenden çıkınca, kendisine, semadan,
Bir münadi, şöylece nida eder o zaman:
Bir münadi, şöylece nida eder o zaman:
(Ey Ademoğlu, sen mi terk ettin bu faniyi?
Yoksa, dünya mı seni terk etti böyle ani?)
Yoksa, dünya mı seni terk etti böyle ani?)
Bir nida daha gelir sonra gasilhanede.
Der ki: (Ey Ademoğlu, kuvvetin hani nerde?
Der ki: (Ey Ademoğlu, kuvvetin hani nerde?
Nerde güçlü bedenin, seni kim zaifletti?
Nerede o dostların, hepsi de terk mi etti?)
Nerede o dostların, hepsi de terk mi etti?)
Sonra kefenlenirken, yine gelir bir nida.
Der ki: (Ey Ademoğlu, çıkıyorsun bir yola.
Der ki: (Ey Ademoğlu, çıkıyorsun bir yola.
Hiç dönmemek üzere, evinden gidiyorsun.
İlk kez tahta bir at’a, tabuta biniyorsun.)
İlk kez tahta bir at’a, tabuta biniyorsun.)
Teneşire konurken, bir nida gelir yine.
Der ki: (Ey Ademoğlu, gidiyorsun kabrine.
Der ki: (Ey Ademoğlu, gidiyorsun kabrine.
İmanın varsa eğer, sana müjdeler olsun.
Yok eğer kâfir isen, kötüdür senin sonun.)
Yok eğer kâfir isen, kötüdür senin sonun.)
Musallaya konunca, şöyle nida edilir:
(Dünyada ne yaptıysan, karşına gelir bir bir.
(Dünyada ne yaptıysan, karşına gelir bir bir.
Eğer hayır yaptıysan, onun mükafatını,
Yok, günah işlediysen, bulursun cezasını.)
Yok, günah işlediysen, bulursun cezasını.)
Kabristana girince, denir ki ona artık:
(Ey kişi, mezar için getirdin mi bir azık?
(Ey kişi, mezar için getirdin mi bir azık?
Çok karanlık bir yerdir gireceğin bu kabir.
Onu aydınlatacak ışığın var mı ki bir?)
Onu aydınlatacak ışığın var mı ki bir?)
Kabire konduğunda, seslenir ona mezar.
Der ki: (Ey Ademoğlu, kıldın mı bende karar?
Der ki: (Ey Ademoğlu, kıldın mı bende karar?
Dün, benim üzerimde, gülüyor, oynuyordun.
Şimdi benim içimde, ne için ağlar oldun?
Şimdi benim içimde, ne için ağlar oldun?
Konuşup duruyordun üstümde bülbül gibi.
Şimdi sesin çıkmıyor, acaba sebep ne ki?)
Şimdi sesin çıkmıyor, acaba sebep ne ki?)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder